
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Habertürk’te katıldığı programda soruları yanıtlıyor.
Özel’in konuşmalarından satır başları şu şekilde:
“Zaman zaman geçmişte 2002-2007’de analiz duyduğunuzda Adalet ve Kalkınma Partisi gündemi belirler, siyaset şekillenir. Siyasetin kırılma anlarında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin gündemi doğru yönden yakaladığı falan. Şimdi sayın Bahçeli dön dolaş CHP ile genel başkanı ile, Cumhurbaşkanı adayı ile belediye başkanları ise bu kadar meşgulse CHP’de işler yolunda gidiyor demektir. CHP Türkiye’nin birinci partisi. Türkiye’de iktidar ile muhalefet yer değiştirdi. Şu anda CHP siyasetin iktidar partisi. Bize muhalefet yapan iki rakibimiz var. Bir tanesi Adalet ve Kalkınma Partisi ikincisi MHP. Uzun süre siyaseti domine ettikleri için. Genel olarak merkezi siyasette iktidar partisi olmayı ellerinde bulundurdukları için. Onlar da CHP’nin lider duruşunu, gündem belirleyen duruşunu, iktidara yürüyen duruşunu sekteye uğratmak için bir şeyler yapıyorlar.
“O BAKAN YARDIMCISINI ALDI, İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCISI YAPTI”
Buna itiraz etmiyorum, hatta bundan memnunum. Ama hukuk ve hakkaniyet zemini içinde kalmak lazım. CHP’yi kıyasıya eleştirsinler, CHP’ye karşı her türlü tepkilerini dile getirsinler. Mertçe ve siyaset zemininde bunu yapsınlar. Net bir şekilde söylemek gerekirse, Anayasamız hukuk üstünlüğünü söyler. Hukukun üstünlüğü hakim ve savcılar eliyle tesis ediliyor. Onlara verilmiş anayasal güvence var. Bir hakim ve savcı dönüp de siyasete girmeye kalkarsa, herhangi bir savcı herhangi bir siyasi partiden aday adayı bile olsa bir daha bu görevine dönemez denir. Örneğin Gezi, Demirtaş, Selçuk Kozağaçlı, Canan Kaftancıoğlu karara imza atmış bir hakim, hakimlik görevinden sonra siyasete soyunmuştu, Tayyip Bey de onu bakan yardımcısı yapmıştı. Bakan yardımcısı nasıl pozisyon, Tayyip Bey’den aktarıyorum ‘Bakanlar teknik yardımcıları siyasi. Bakan yardımcılarımız teşkilatla gerekli iletişimi sağlayacak’ diye özetlemişti. Bakan yardımcıların önemli kısmı fevkalade siyasi kişiler. Eski hakim, bakan yardımcısıydı. O bakan yardımcısını aldı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yaptı. Hepimiz adına adalet dağıtması gereken en önemli yere bir siyasi geliyor. Anayasa’ya göre yasak, gelmez. Siz benim yardımcım olsanız, desem ki ‘bakan yardımcısını başsavcı atayacağım’ desem, siz dersiniz ki ‘Özgür bey bunu yapamayız, bir kişi siyasi olduktan sonra adliyeye dönmesine izin vermiyor’. Bu anayasa yazılırken bakan yardımcılığı konumu yoktu. Bize karşı mertçe, siyaset zemini içinde bir mücadele veriliyor olsa başımla beraber. Hepsine cevap veririz.
“TERÖRSÜZ TÜRKİYE’Yİ KİM SAVUNUYORSA BİR FAZLASINI BİZ SAVUNUYORUZ”
Bu yapılanların, bu gelen neyse bana da gelse benden de gitse böyle olmaması lazım. Siyaseti yargıyı alet edip fayda umup, direniş büyüyünce AK Parti zarar görmüş biz karlı çıkmış olabilir. Ben bu sürece itiraz ediyorum. Tarihsel tutarlılık içindeyiz. Haksızlık yapmayalım ilk açılım süreci olduğunda ‘Biz bu sürece kredi veririz’ demişti. Erdoğan da ‘al kredini başına çal’ demişti. Orada temel hata yapmıştı, biz de ona itiraz etmiştik. Biz terör bitsin isteriz. MHP ‘terörsüz Türkiye’ye ne diyorsunuz?’ diyordu. Evet, terörsüz Türkiye istiyorum. PKK terör örgütüydü, silah bırakacağını, kendini feshettiğini açıkladı. Bunun başarılabilmesi durumunda çok kıymetli bulurum. Bu konuda üzerime, partime ne düşerse yapmaya hazırım. Bu iş başarılırsa şehit gelmeyecek ne Türk ne Kürt anası ağlamayacak. Bu ülkenin milyonlarca trilyonlarca doları silaha, mühimmata, dünyanın gelişmiş ülkelerin silah tüccarlarına gitmeyecek. Hele hele CHP’yi ülkeyi yönetmeye hazır olduğu dönemde bu oluk oluk para emekliye, işçiye, sanayiye, öğrencilere, ARGE’ye, inovasyona akacak. Bu durumda niye terörsüz Türkiye’yi savunmayayım. Terörsüz Türkiye’yi kim savunuyorsa bir fazlasını biz savunuyoruz.
“SÜREÇ ŞEFFAF İŞLETİLMEDİ”
Terörsüz Türkiye ya da terörün bitmesinin başarılı olmasının şartları nedir diye baktığımızda, Adalet ve Kalkınma Partisi’ni, o zaman MHP tam karşısındaydı, CHP’yi de AK Parti zorla karşısına itti. Siyaset kurumunu dışlayarak, kişilerle Erdoğan’ın görevlendirdiği 3 kişi, Abdullah Öcalan’ın talep ettiği 3 kişi görüştü. Sürecin sonunda toplumsal mutabakat sağlanamamış olduğu için mesele patladı. Ardından ne oldu? Hendek olaylarında 249 şehit verdik. O gün başaramadığımız için bu kadar şehit verdik bu kadar çok para kaybettik. Demek ki bunu bir siyasi partinin değil bütün siyasi partilerin ortaklaşabildiği zeminde, toplumsal mutabakatın aranabildiği en önemli mecra parlamento. Bütün partilerin katılımıyla. Böyle bir süreci götüreceksiniz bu süreçte devletten birtakım görevliler rol alabilir, ön müzakereler yapalıbilir. Aktörlerin tamamı seçilmiş, doğrudan resmi yollardan yetkilendirilmiş olması bekleyemezsiniz. İstihbarat örgütü gider görüşür. Bir miktar orada yol alınır. Orayı çok sorgulamak gerekir. Daha sonra bütün siyasi aktörlere samimiyetli bilgi paylaşması lazım. Bu aksadı. Devlet Bey’in Meclis’te selamlaşıyoruz, ihtiyaç duyduğumuzda konuşuyoruz diye ‘DEM’leniyorsanız’ dediği, 2014 yılında Erdoğan’a söylediği, Erdoğan’ın ona ‘kandan beslenen vampirsin’ dediği. Bir anda Bahçeli’nin el uzatmasıyla ve sonra umut hakkı konuşmasıyla öğrendik. Devlet Bahçeli yıllardır ağzına geleni söyler. Bize bu kadar haksızlık eder. Bunu yaparken bunu yapıyor. Devlet düğmeye basar Devlet Bey 180 derece döner. Böyle bir inorganik siyaseti doğru bulmam. Birtakım atanmışlar her şeyi bitirmiş, düğmeye basmış. En ağır hakaretler ederken el uzatıp, sıkıyormuş. Bu baharı başlatacak ilk çiçeğin açması ise eyvallah. Süreç şeffaf işletilmedi, toplumsal mutabakat evresine yönelik doğru adımlar atılmadı. Diğer partilerin bilgilendirmesi süreci yarım kaldı. Şöyle bir şeye döndü iş. Sevgili Sırrı Süreyya Önder’e dedim ki, ‘Dünyada bu işi başaranlar böyle yapmıyor’. O dedi ki ‘Başkan geçen sefer denedik, hedefimiz barış sonra çözüm yaptık olmadı şimdi önce çözüm sonra barış’ dedi. ‘O zaman bu sürecin parlamentoya açılması lazım’ dedim. Bugün DEM’le AK Parti arasındaki sürtüşmede o. Sayın Erdoğan AK Partili milletvekillere ‘gidin Türkiye’ye anlatın’ diyor. ‘Millet sakın pazarlık ediyor sanmasın, anlaşma var sanmasın’ deniyor.
“AK PARTİ VE MHP, CHP’Yİ ŞEYTANLAŞTIRARAK BİR SÜREÇ YÜRÜTÜYOR”
Diyorlardı ki ‘terörsüz Türkiye demek kayıtsız şartsız silahların bırakılması demektir’. Bugün Ahmet Türk’ün yaptığı Tuncer Bey’in açıklamaları önemliydi. Diyorlar ki, güven artırıcı önlemlere bu işin takvimlendirmeye ihtiyacı var. Bunu söyleyince Adalet Bakanı başka bir şey söylüyor. Şimdi iş oy kaygılarıyla hem sahipsiz bırakılma, başarılı olunacak a bu başarıyı kimseyle paylaşmamak için AK Parti ve MHP, muhalefeti dışlayarak, CHP’yi şeytanlaştırarak bir süreç yürütüyor. Bunu millet görüyor. Bunu anketlerden görüyoruz. CHP’ye ne yapılmaya çalışıldığı millet tarafından doğru anlaşılıyor. MHP’ye yeni düşman lazım. Bundan önce DEM şeytandı, şimdi DEM’le dost oldular, ki olsunlar, doğrudur. Hiçbir parti şeytan değildir.
“DEMOKRATİK YOLDAN ÇÖZECEK GÜVENCEYİ VERİYORUZ”
Biz terörsüz Türkiye’ye ‘hayır’ demiyoruz. Bu iş siyasete kurban edilecek bir iş değil. Geçen sefer bu işten başarısız olunca çok şey kaybettik. Büyük sabır ihtiyat ve ihtimamla bu sürece samimiyetle destek vermeyi önemli görüyorum. Bana deseler ki ‘komisyon kuruyoruz getir demokratikleşme paketini’ deseler ben hazırım. Bu ülkede kan, gözyaşı dursun, para doğru yola harcansın isteriz. Şu anda muhalefette olduğumuz için bunu enfekte edelim, sabote edelim demiyoruz. Bu iktidar süreci beceremezse kendi iktidarımızda Kürt meselesini demokratik yoldan çözecek güvenceyi veriyoruz. Bugün çözmeye karar verirlerse o noktada Meclis zemininde biz varız.
“İLK DÜĞMEYİ İLİKLEMEYE BURADAN BAŞLAYALIM”
Dört başı mamur hazırlığımız var. Doğru zemin oluşturulduğunda paylaşmaya hazırız. Arkadaşlarımız hangi parti bilgilendirme istiyorsa komisyonumuz o bilgilendirmeyi yapacak hazırlık aşamasını tamamlamıştır. Güven artırıcı adımlar atılacaksa, kayyum maddesi var. Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt, Van gibi büyükşehire kayyum atamış durumdalar. Geçen seçim döneminde 49 kayyum atanmıştı. Bu konuda 11 siyasi partinin ortak kanun teklifi var. AK Parti MHP bloğunun dışında bütün siyasi partilerin imza attığı teklif var. İlk düğmeyi iliklemeye buradan başlayalım. Oy verdiği belediye başkanına kayyum atanmış herkes. Esenyurt için Ahmet Özer, bir başka için başka, burada olumluya doğru gidiş başladı diye başlayabiliriz. Devamında bazı kanun maddelerinin kötüye uygulanmasının derhal sona erdirilmesi bazı kanunlarda değişiklik bazı kanunlarda yeni baştan yapması lazım.
“DIŞARIDA KALAN PARTİLER ÖNEMLİ”
Bunu bir partinin çerçevelemesi yerine Meclis Başkanını yaratacağı demokratik zeminde partilerin görevlendireceği teknik kişilerin çerçeveyi belirlemesi lazım. Kırmızı, beyaz, yeşil çizgiler yerine toplumsal mutabakatın aranması lazım. O sandalyelerden birinde şehit ailelerin de olduğu onların da rızasının alınmasını söylüyoruz. CHP’nin bu yaklaşımını şehit aileleri olumluyor. ‘Gelin bu sefer bu işi, sıcak siyasetin çatışmalı alanından çıkarıp, hep birlikte çözelim, kazananın Türkiye Cumhuriyeti olacağı, kaybedenin olmayacağı bir süreç olsun’ diyoruz. Nerede ise parlamento yüzde 95 temsiliyete sahip. O açıdan önemli. Dışarıda kalan partiler önemli. Örneğin Zafer Partisi’nin milletvekili yok mutlaka davet edilmeli. Sayın Destici mutlaka çağırılıp görüşü alınmalı. Bir masa kurarsınız, davet ederseniz, gelenler gelir, gelmeyenler gelmez. Gelip de eleştirilerini söyleyenler, kendi perspektifinden çözüm sunanlar olur. İlk önce müzakere, çözüm, tartışma, demokratik masanın kurulması lazım. Türkiye için doğruyu aramak lazım. Bundan başka çare yok.
“GÜNÜ GELDİĞİNDE SORUNU ÇÖZERİZ”
Biz Türkiye’de ana muhalefet partisiyiz. Gelecek seçimlerde müstakbel iktidar partiyiz. Öyle umut ediyoruz. Yurt dışında Türkiye’nin partisiyiz. Ben Türkiye’nin çıkarlarını savunuyorum diye şaşıranlar olur. Türkiye’yi savunmam kadar normal bir şey yok. Kıbrıs’ta, Azerbaycan’da doğru yerde duracağım. Ege adalarıyla ilgili meseleyi konuşacağım, AB tam üyelik için konuşacağım. 77 ülkeden 89 parti, İspanya Başbakanı 5 gün boyunca İstanbul’da. Burada da Türkiye’nin tam üyeliğine önemli destek veren deklarasyon çıkarmaya çalışıyoruz. Orada konuşma yapacağım. Vize sorunu, öğrenci, işadamı, hasta, akademisyenimizin vize sorununu konuşmadan o toplantılardan görmedik. Sığınmacı sorunu mesela. Merkel ile Erdoğan el sıkıştı 4,5 milyon sığınmacıyı kilitlediniz, safa sürüyorsunuz, böyle bir şey yok. KKTC’nin sahiplenmesi mesela. Türkiye’nin temel tezlerini sahipleniyorum. İlk yurt dışı ziyaretimi Kıbrıs’ta yaptım. En temelde şu anda Türkiye iki devletli çözüm noktasında duruyor. Bunun dışında Annan Planı olsun her seferinde Kıbrıs Türkü adım atmış eli havada bırakılmış. Biz Türkiye’nin haklı tezlerini anlatıyoruz. Kıbrıs meselesinde şöyle bir tezimiz var. Bunu Yunan büyükelçiye de anlattım. Avrupa Parlamentosu’nda sol sosyalist partilerin çatı yapısında liderlere anlattım. Türkiye’nin AB’ye girmesi için Kıbrıs meselesini çözmeden gelmesin diyorsunuz dedim. İlkokul öğretmenim bana şunu söylemişti, ilk soru zor geliyorsa onunla uğraşıp zaman kaybetme, basit sorulardan başla. Bunu bırakalım, Kıbrıs sorunundan önce çözebileceğimiz dünyaca konumuz var. Yürüyelim en son Kıbrıs mı kaldı? Bu sorunu çözerken iki devletli çözüm vardı. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs’ı aldık tam üye yaptık diyelim. Artık bir sınır yok. İkisinin ortak ordusu olmuş, para birimi Euro olmuş. Kimin derdi kalmış. AB’ye tam üyelikte aynı AB bayrağı altında buluşturursanız kendiliğinden çözülüyor. Niye ilk başta imkansızları konuşalım? Benim anneannem Selanik doğumlu. Sabah Kıbrıs Büyükelçisi geldi. ‘Anneannem kahveni içmedim seni bekledim’ derdi dedim. Önce kavgayı değil ortaklıklarımızı konuşalım, günü geldiğinde sorunu çözeriz. Aşağıdaki basit düğmeleri ilikleyelim en son bunu ilikleriz.
“BİRİSİ DEMOKRASİYİ ASKIYA ALIYORSA…”
77 ülkeden 89 parti bugüne kadar iki kez imzaladı. Bir kez İstanbul’dan CHP iktidarından Türkiye’nin AB üyeliğini tam olarak destekliyoruz diyorlar. Türkiye’de yaşananları merak ediyorlar. Biz de anlatıyoruz. Türkiye’de bir darbe süreci var. Nasıl 15 Temmuz’da darbe süreci yaşandı. Sayın Erdoğan kapımızı çaldı ‘Bunu dünyaya birlikte anlatalım’ dedi. Biz de destek verdik. Biz de şimdi bunu anlatıyoruz. Bu sayın Erdoğan’ın en konforlu kıyafeti. Her bildiğini yapacak. Sonra ‘Yurt dışında bizi şikayet etmeyin’. Dünyada bir ülkede bir darbe girişimi varsa. Birisi demokrasiyi askıya alıyorsa, seçim sonuçlarını askıya alıyorsa bu uluslararası toplumun sorunu. Bütün dünyanın demokratik toplumların birbiriyle dayanışma olma yükümlülüğü var.
“AK PARTİ’NİN HAZIMSIZLIK SORUNU VAR”
CHP’NİN YOL HARİTASI NE OLACAK?
İlk önce 6 ay geçiyor. Bunun sonucu anketler geliyor. Memnuniyet yukarıda. Tayyip Bey’in zihniyetinde şu ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’. Ekrem İmamoğlu İstanbul’u kazandı, Türkiye’yi kazanacak. Bunun üzerine manen ve hukuken silkeleyin diyor. Bir siyasetçiyi İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı atıyor. O arkadaş ‘Bana filanca iştirakin dosyalarını getirin’ diyor. Arkadaşlar dosyaları getiriyor. ‘Bu ne ya, bu kadar çok’ diyor. ‘2019 öncesini getirin’ diyor. Hukuku arıyorsan niye 2019 öncesi. Birisi ifade veriyor. Belediye ile yaptığı işten bahsederken önceki döneme ilişkin yolsuzluk söylüyor. ‘Ben o döneme bakmıyorum’ diyor. Yalanlasınlar, hodri meydan. Geçmişe dönük dosyalarda 2019 öncesini iade etmedik desin. Sayın Başsavcı siyasi operasyona gelmiş. Bir başsavcı düşünün, İstanbul Üniversitesi’ne yazı yazıyor. İmamoğlu ve sınıf arkadaşlarının diploma iptali için. Savcı zaman geçince ‘acele edin’ yazısı yazıyor. İlk yazısında ‘gereğinin yapılması’ için yazı yazıyor. ‘Diplomanin iptali dahil gereğinin yapılması istedik’ deniyor. 31 yıl önce verilmiş 28 diplomanın iptalini istiyor. Bu belge resmi kurumlara veriliyor YSK dahil. Yani İmamoğlu ile uğraştığı onun adaylığının engellenmesine memur edildiği bu kadar net. Üniversite diplomayı veren fakülteye yollanıyor. Dekan kabul etmeyince dekan değişiyor. Salı akşamı iftar vaktinde İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’ndan o görevleri olan, konuyla alakası olmayan, işletme fakültesiyle ilgilisi olmayan yetkisiz bir yerden diploma iptal ettiriliyor. Bu hukuksuzluk değil mi? Tayyip Bey çift dikişçidir, sağlamcıdır. Belki Danıştay yapılan idari işlemi bozacak. O zaman bu taraftan da yürüyorlar. Samimi bir şey söyleyeyim, bu yapılan haksızlığı anlattığımda bu diploma iptali hele hele 35 yıl önce gazete ilanıyla çağırılmış. 2020’de iptal için başvurulmuş ‘usulüne uygundur’ denmiş. Tek suçu İmamoğlu’nun sınıf arkadaşı olan 28 kişinin diploması gidiyor. Bir tanesi Galatasaray Üniversitesi dekanı. Peki bu hocanın diploma verdiği bu kadar öğrenci ne olacak? Haksız mıyım?
Yol haritamız ahlaki üstünlüğü zemini korumak. Psikolojik üstünlüğü ve bunun yarattığı enerjiyi diri tutmak. Bu meseleyi Japonya’da 8,5 milyon tirajlı gazetesine anlattım ağzı açık kaldı. The Guardian’a anlattım onun da ağzı açık kaldı. Türkiye’de üniversitelerin kapıları başörtülü kardeşlerime kapatıldığında ben de onlarla Ege Üniversitesi’nde eylem yapıyordum. Avrupa’da kapı kapı bunu dolaşıp anlatırken ne murat ediyorlardı iseler, AK Parti kapatılınca Avrupa’da ne murat edip kapı kapı gezildiyse aynı muradı ediyoruz.
CHP’NİN BOYKOT KARARI
Espressolab’e ben yapmadım ki Varank yaptı. Sahipleri diyor ki ne zaman Varank geldi burada kahve içti. Ondan sonra bunlar oldu. Bizim listemizde Espresso Lab yoktu. Bizim boykotumuz sınırlıydı. Dünyanın en önemli metropollerinden birinde bir gece yarısı 1 milyon 200 bin kişi doldurmuşuz. Bunu görmeyen televizyon kanalları var. Haber veriyorum. NTV için söylüyorum. Çok sevdiğim gazeteciler çalışıyor NTV’de. Kamerayı yakınlaştırmış benim yüzümü gösteriyor, 1,5 dakika konuşmanın en steril yerini veriyor. Kardeşim bir drone görüntüsü ver. Yüzde 70 bizden para kazanıyor. TRT, ahaber, Turkuaz, Demirören Grup başta olmak üzere boykot yapacağız dedim. Gençler bu sefer Espresso Lab diye zıplıyorlardı. Vakıf ve devlet üniversitelerde kantinlerde bu gençlerin sevdiği, mütevazı kahveyi uygun fiyata satan kahveler varmış. Diyorlar ki gelmişler buraları kiralamışlar, kahve fiyatlarını çok artırmışlar. Oradaki mütevazı esnafın gitmesine bozulmuş gençler. Onlar zaten kendi çaplarında boykot ederlermiş. Binlerce öğrenci zıplayınca buraya gelmiş. CHP’liler önce Vatan Emniyet’ten geldi. Bütün üniversiteliler geldi. Bunun üzerine onları mı kıracağım. Espresso Lab bize ulaşınca ‘Gençlerin gönlünü yapın çıkarayım listeden sizi’ dedim. İndirim yaparlarsa çıkaracağım. Gençler tüketim boykotu yapıyorlardı. Önce tutmadı boykot dediler Merkez Bankası raporuyla o gün yüzde 50 ticaretin düştüğü anlaşıldı. Bir tarafta bomboş AVM görüntüleri öbür tarafta bakanların alışveriş yaptığı market görüntüleri. Biz o yüzden genel tüketim boykotunu 1 gün gençlerin hatırına destekledik. Gençler yarın destek verin desinler destek veririm. Aynı dili konuşuyoruz.
AYRINTILAR GELİYOR…
Kaynak: Cumhuriyet
Bir yanıt bırakın